MAKALELER

Çocuğum Bana Ne Söylemeye Çalışıyor?

Byron Norton oyun terapisinin duayeni. Onun işi çocuklarla oynamak, onların ruh dünyalarına girip anlamaya çalışmak. Küçük bedenlerine sığdırdıkları travmaları, acıları ortaya çıkarmak. Onu Türkiye ile tanıştıran da Psikolog Nilüfer Devecigil. Türkiye’de her şeyi bir kenara bırakıp, Amerika’da psikoloji eğitimine gittiğinde tanıştığı bu müthiş adam son birkaç yıldır Türkiye’ye gelerek, psikologlara ve ailelere eğitim veriyor. Her geldiğinde ben de onunla buluşup, yeni bir şey öğreniyorum. Onunla birlikte çocukların dünyasına giriyor, söylemek istediklerini nasıl anlattıklarını anlamaya çalışıyorum.

Bu kez de Psikoloji İstanbul’un davetlisi olarak uzun bir süreliğine geldi. “Çocuklar saf ve temiz olarak dünyaya gelirler” diyen Byron Norton şunları söylüyor:

“Çocuğun davranışlarının altında her zaman bir söylem vardır. Bir çocuk agresif davranıyor, hırçınlaşıyor ya da içine kapanıyor, ters cevap veriyor, ağlıyor ya da bağırıyorsa bu davranışı nasıl değiştirebilirimden çok sorulması gereken esas soru; ‘Acaba çocuğum bana şu an bu davranışı ile ne söylemeye çalışıyor’ olmalı.

İlgi çekmeye çalışıyor, sözünü ne kadar çok duyarız. İlgi çekmeye çalışan bir çocuktan neden ilgiyi esirgeriz hiç düşündünüz mü? İlgi çekmeye çalışan bir çocuğun ihtiyacı ilgidir, dinlenmektir, onunla geçirilecek zamandır. ‘Ama bütün hafta sonu onunlaydım’ cevabı sadece ebeveynin penceresinden bakmaktır. Peki ya çocuğun penceresi?”

İşte bu yolcululuğun sırasında ailelere ışık veren Byron’dan seminerde aktardıklarından birkaç not:

Çocuklar birçok insanın inandığının tersine çok daha fazla hassaslar. Aileler çocukların kendileri hakkında ne kadar şey bildiğini pek de farkında değiller. Dünyaya gösterdiği dille dışarı göstereceklerinden çok daha fazlasını kendi duygusal dünyaları hakkında biliyorlar aslında. Ama bildiklerini direkt değil, indirekt aktarıyorlar, yani oyunla, tepkilerle, davranışlarla ortaya koyuyorlar.

Bir haftadır annesini görmeyen bir çocuk, annesi eve geldiğinde onun görebileceği bir duvara resimler çizmişse anlatmak istediği şey “Anneciğim seni çok özledim, benimle ilgilenmiyorsun” dur. Eğer biz bu resme bakıp, sadece duvarı kirlettiği ile ilgilenirsek aradaki iletişim bozulur. Hele de ceza verip, çocuğu disipline etmeye çalışmak yapılabilecek en büyük hatalardan biri.

Çocukların hayatı iyi gidiyorsa, iyi oyunlar oynar ve mutlaka bunu yansıtırlar. Ama içinde kötü şeyler varsa, acılar, travmalar mutlaka bunu yansıtırlar. Oyun veya davranışla bunu gösterirler.

Çocuklar, mutlu ilişki ister ve bu ilişkilerin içinde olmayı arzu ederler. Bunun için çocukla sürekli iletişimde olmak ve onu anlamaya çalışmak gerekiyor….

Küçükken ne kadar çok oynarsan çocuğunla, hayatın ilerleyen zamanlarında daha fazla saygı alırsın. Çocuğu domine etmek, kontrolde tutmak ve güce dayalı ilişki kurmak doğru değil. Gücümüzü çocuğumuzun korunmasına, güvenine harcayalım.

Çocuğa üç konuda izin vermek gerekiyor: Bazı şeyleri tecrübe etmesine, hazzın ertelenmesine ve sebep sonuç ilişkisini kurmasına.

Bir çocuğa yanlış bir şey yapacaksa onu uygun iletişim dili ile uyardığınızda çocuk size saygı duyuyorsa kendisini korumanız için bunu yaptığınız bilir ve söylediğiniz şeylere uyar. Ama, aranızda saygı yoksa mutlaka kendisi denemek ister ve her seferinde canı yansa da buna devam eder.

Eğer çocuk bir şey istiyorsa ve ona hemen o istediği şeyi alıyorsanız biraz düşünmenizde yarar var. Çikolata istiyorsa ya da kraker canı çekiyorsa çocuk o anda hoşlanmasa da eve gittikten sonra yemeğin ardından vereceğinizi uygun dille anlatın.

Çocuklarla doğru ve saygıya dayalı iletişim, onların sizi gerçekten duymasını sağlar. Çocukla ilişki kurmanın en temel taşlarından biri de çocukla oynamaktır. Onların seviyesine, dünyasına girmektir. Belki dışardan komik görünebilir ama çocuğunuzun buna ihtiyacı vardır. Onların gelişim seviyesine giren oyunları birlikte oynayın, gelecekte çok faydasını göreceksiniz.

Soru sormayın, onu izleyin!

Çocuğa soru sormak yerine, onu anlamaya çalışmak, izlemek çok daha sağlıklıdır. Çocuğa soru sorduğunuzda size duymak istediğiniz cevabı verirler. Oysa saniyelerle, birkaç dakika ile bekleyip, onu izleseniz gerçekten ne hissetiklerini oynadıkları oyunda göreceksiniz. Her zaman direkt duygularını ifade etmezler. Biz yetişkinler bile eşimize kızmışsa tabağı sertçe masaya iteriz ve vermek istediğimiz mesaj şudur: Şu an bana söylediğin şey kafama vurmakla aynı.

Anne babalık gücümüzü çocuğumuzla ilişkimizde kullanmayın. Onun kendisini güvende hissetmesini sağlayın. Size bir şey söylemek isteyip istemediğini davranışlarıyla takip edin. Odasını dağıtıyor, arkadaşına vuruyorsa yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Daha derin olarak inceleyin. Eşinizle aranızdaki gerginliği görüp, birbirinizle olan kötü iletişiminizden etkilenerek gidip okuldaki arkadaşına zarar verebilir.

Çocuklara güvenin ve onları sürekli kontrol altında tutmaya çalışmayın. Onların saygınlıklarını almayın.

Nuran Çakmakçı – Hürriyet Aile, Ekim 2012